İçerik Mushaf
" Derken onlar uyurken Rabbin tarafından bir dolaşan (afet) onun üzerinden dolaşıverdi.
68 17 إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ
68 17 Haberiniz olsun ki, Biz onlara bela vermişizdir, (tıpkı) o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi. O sırada ki, sabah olunca mutlaka onu devşireceklerine yemin etmişlerdi.
68 18 وَلَا يَسْتَثْنُونَ
68 18 (Allah izin verirse, diye) bir istisna da yapmıyorlardı.
68 19 فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ
68 19 Derken onlar uyurken Rabbin tarafından bir dolaşan (afet) onun üzerinden dolaşıverdi.
68 20 فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ
68 20 Sabaha kadar o bağ sırıma (biçilmiş tarlaya) dönmüştü.
68 21 فَتَنَادَوا مُصْبِحِينَ
68 21 Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler.
68 22 أَنِ اغْدُوا عَلَى حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ
68 22 Haydi, kesecekseniz harsinize (ekininize) erkence koşun! dediler.
68 23 فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ
68 23 Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı (fısıldaşıyorlardı):
68 24 أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ
68 24 Sakın bugün aranıza bir yoksul sokulmasın! diyorlardı.
68 25 وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ
68 25 Sadece engelleme gücüne sahip (bir tavırla) erkenden gittiler.
68 26 فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ
68 26 Ama bağı gördüklerinde: "Biz her halde yanlış gelmişiz.
68 27 بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
68 27 Yok, biz mahrum edilmişiz." dediler.
68 28 قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
68 28 En mutedil olanları: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize, demedim mi?" dedi.
68 29 قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
68 29 Onlar: "Rabbimiz Seni tenzih ederiz, doğrusu bizler zalimlermişiz!" dediler.
68 30 فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ
68 30 Sonra döndüler, kendilerini kınıyorlardı:
68 31 قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ
68 31 Yazıklar olsun bizlere; bizler doğrusu azgınlarmışız.
68 32 عَسَى رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا رَاغِبُونَ
68 32 Ola ki, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir; gerçekten biz bütün ümidimizi Rabbimize çeviriyoruz." diye.
68 33 كَذَلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
68 33 İşte böyledir azap. Elbette ahiret azabı daha büyüktür, fakat bilselerdi! kur'ANDA MİSALLER-22 ALLAH'I UNUTARAK MALINDAN İNFAK ETMMEYENLERİN DURUMU 68 17 إِنَّا بَلَوْنَاهُمْ كَمَا بَلَوْنَا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ إِذْ أَقْسَمُوا لَيَصْرِمُنَّهَا مُصْبِحِينَ
68 17 Haberiniz olsun ki, Biz onlara bela vermişizdir, (tıpkı) o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi. O sırada ki, sabah olunca mutlaka onu devşireceklerine yemin etmişlerdi.
68 18 وَلَا يَسْتَثْنُونَ
68 18 (Allah izin verirse, diye) bir istisna da yapmıyorlardı.
68 19 فَطَافَ عَلَيْهَا طَائِفٌ مِّن رَّبِّكَ وَهُمْ نَائِمُونَ
68 19 Derken onlar uyurken Rabbin tarafından bir dolaşan (afet) onun üzerinden dolaşıverdi.
68 20 فَأَصْبَحَتْ كَالصَّرِيمِ
68 20 Sabaha kadar o bağ sırıma (biçilmiş tarlaya) dönmüştü.
68 21 فَتَنَادَوا مُصْبِحِينَ
68 21 Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler.
68 22 أَنِ اغْدُوا عَلَى حَرْثِكُمْ إِن كُنتُمْ صَارِمِينَ
68 22 Haydi, kesecekseniz harsinize (ekininize) erkence koşun! dediler.
68 23 فَانطَلَقُوا وَهُمْ يَتَخَافَتُونَ
68 23 Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı (fısıldaşıyorlardı):
68 24 أَن لَّا يَدْخُلَنَّهَا الْيَوْمَ عَلَيْكُم مِّسْكِينٌ
68 24 Sakın bugün aranıza bir yoksul sokulmasın! diyorlardı.
68 25 وَغَدَوْا عَلَى حَرْدٍ قَادِرِينَ
68 25 Sadece engelleme gücüne sahip (bir tavırla) erkenden gittiler.
68 26 فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ
68 26 Ama bağı gördüklerinde: "Biz her halde yanlış gelmişiz.
68 27 بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
68 27 Yok, biz mahrum edilmişiz." dediler.
68 28 قَالَ أَوْسَطُهُمْ أَلَمْ أَقُل لَّكُمْ لَوْلَا تُسَبِّحُونَ
68 28 En mutedil olanları: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize, demedim mi?" dedi.
68 29 قَالُوا سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
68 29 Onlar: "Rabbimiz Seni tenzih ederiz, doğrusu bizler zalimlermişiz!" dediler.
68 30 فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ يَتَلَاوَمُونَ
68 30 Sonra döndüler, kendilerini kınıyorlardı:
68 31 قَالُوا يَا وَيْلَنَا إِنَّا كُنَّا طَاغِينَ
68 31 Yazıklar olsun bizlere; bizler doğrusu azgınlarmışız.
68 32 عَسَى رَبُّنَا أَن يُبْدِلَنَا خَيْرًا مِّنْهَا إِنَّا إِلَى رَبِّنَا رَاغِبُونَ
68 32 Ola ki, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir; gerçekten biz bütün ümidimizi Rabbimize çeviriyoruz." diye.
68 33 كَذَلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
68 33 İşte böyledir azap. Elbette ahiret azabı daha büyüktür, fakat bilselerdi!"